Özet
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, binlerce yıllık bir tarihi birikimin ve kurulduğu Türkiye coğrafyasında da bin yıllık vatanlaştırma tecrübesine ait bir sonucun teşekkülüdür. Bu itibarla Türkiye; Hunlar, Göktürkler, Oğuzlar, Selçuklular ve Osmanlılar silsilesinde yönetici hanedanların adlarıyla anılan devletlerin tarihi birikimi ile Türkiye Selçukluları ve Osmanlıların vatanlaştırdığı kültür ve uygarlık birikimleriyle kimlik kazanmıştır. İşte Türkiye Cumhuriyeti bu tarihî birikim, kültür ve uygarlık değerlerinin üzerinde kurulmuştur. 1808 yılında imzalanan Sened-i İttifak, I. Meşrutiyet Meclisi ve 1876 Anayasası, II. Meşrutiyet Meclisi ve 1909 Anayasası ve nihayet 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin açılması ve 1921 Anayasası bu tarihî birikimin yapı taşları olmuştur. 1921 Anayasasının ilk maddesi “Hâkimiyet bilâ kayd u şart milletindir” der. Dolayısıyla Türk İstiklâl Savaşı’ndan sonra 1 Kasım 1922’de Osmanlı saltanatının kaldırılmasını ve 29 Ekim 1923 tarihinde 1921 Anayasasına “Hâkimiyet, bilâ kayd u şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderâtını bizzat ve bilfiil idare etmesi esâsına müstenittir. Türkiye Devleti›nin şekl-i hükûmeti, cumhuriyettir” (md.1) maddesinin eklenmesini ve Milli Mücadelenin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Türkiye Cumhuriyeti Devletine “Reis-i cumhur” seçilmesini kimse yadırgamamıştır. Bu çalışmada, 29 Ekim 1923’te ilk defa Cumhurbaşkanı seçildikten itibaren 10 Kasım 1938’e kadar üç kere daha Reis-i cumhur seçilen “Ebedi Şef”ten sonra, 11 Kasım 1938 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanı olan Mustafa İsmet İnönü’nün seçimleri incelenecektir. Çalışmada temel kaynak olarak meclis zabıtları, dönemin gazeteleri ve araştırmalar kullanılacaktır.
Anahtar Kelimeler:
Bu makale 740 kez okundu