Özet
Kadın söz konusu olduğunda geçmişe doğru iz sürüldüğünde arkeolojinin karşılaştığı en eski veriler Üst Paleolitik Çağın venüs heykelcikleridir. Avrupa’dan Sibirya’ya geniş bir alanda bulunmuş olan bu heykel¬cikler genellikle dişilik organları abartılmış kadın temsilleridir. En ünlüleri kireçtaşından yapılmış Willendorf venüsüdür. Genelde saç ve yüz detayları olmayan Venüs heykelciklerde saçın ve yüzün detaylandırıldığı ör¬nekler de vardır. Bu heykelciklerin varlığı prehistorik insanın ilgisinin neden kadın ya da kadın bedeninin belli noktalarına bu kadar odaklandığı sorusunu gündeme getirmiştir. Toplumsal, ekonomik ya da kültürel işlevleri üzerine araştırmacıların uzlaştığı ortak bir cevap bulunmamakla birlikte farklı yorumlar yapılmıştır. Heykelcikler kadınlık, annelik, doğurganlık, bereket, hayatta kalma, yeniden doğuş, büyü, ve Şamanizm’le ilişkilendirildikleri gibi basit bir oyuncak ya da işaret nesnesi olarak da nitelendirilmişlerdir. Kadın heykel¬cikleri sadece Paleolitik Çağda değil tüm maden çağları boyunca kile, kemiğe, taşa, mermere işlenmiştir. Bu heykelciklerin kültürel/ekonomik/ekolojik çeşitlilik göz önüne alınmadan, çoğunlukla tek tip olarak aynı kategoride değerlendirilmiş olmaları kadınlarının tarihsel rollerinin ve geçirdikleri değişim sürecinin anla¬şılmasını zorlaştıran unsurlardan biri olmuştur. Bir diğer unsur da Anadolu özelinde Tunç Çağına kadar arkeolojik verileri destekleyecek filolojik verilerin olmayışıdır. Tarihinin yazı ile takip edilebildiği Tunç Çağında Anadolu’da arkeolojik çalışmaların gün yüzüne çıkardığı yazılı tabletler siyasal, sosyal ve ekonomik yaşamda kadınların yeri ve önemi hakkında önceki dönemlere oranla daha ayrıntılı veriler sunabilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kadın, Kadın Temsilleri, Venüs Heykelcikleri, Ana Tanrıça, Anaerkil sistem, Ataerkil sistem
Bu makale 1269 kez okundu