Özet
1950’lerin başında Türkiye, İran, Irak, Suriye ve Mısır az nüfuslu, gelişmemiş geniş tarım arazilerine sahipti. Toprak paylaşımları bir plan gözetilmeden uygulanmış, çalışan köylü nüfusu ağır yaşam şart-larıyla savaşmaya terkedilmişti. Araziler reform taleplerine kapalı; nüfus olarak küçük olsa da siyasal açıdan güçlü bir sınıfın elinde bulunmaktaydı. Bununla birlikte, tarım reformu 1945’ten itibaren gündeme gelmiş ve tüm devrimci hareketlerin programlarında öncelik verilmişti. 1953-1963 yılları arasında Türkiye, İran, Irak, Suriye ve Mısır’da tarım reformları, çeşitli etki ve farklılıklarla yapılmıştı. Mesela, Türkiye’de, 1945 yılında arazi reform yasası meclisten geçmesine rağmen, toprak sahiplerinin politik gücü yasanın yürürlüğe girmesini engelledi. Bu nedenle, 1947-1962 yılları arasında 1,8 mil¬yon hektar 360,000 aileye dağıtılsa da; bunun yalnızca 8,600 hektarı özel mülk arazisinden alınmıştı. Sonuç olarak geniş arazi sahipleri ile köylü halk arasındaki maddi fark ta bir değişim olmamakla beraber; halk geçim kaynakları için devlet arazilerine bağımlı kalıp, köylüler çiftlik emekçileri konumu¬na düşürüldü. Çoğu iş arayan köylü kentlere göç etti. Birçok hükümetin başlattığı toprak reformları, her ülkede umulduğu kadar başarılı olmasa da; reformun yapıldığı ülkelerde, zamanı geri getirmenin olanaksızlığı ve oligarşilerin toprak sahibi olma baskısının - yer yer tamamen - kırıldığı açıkça görülü¬yordu. Ortadoğu’nun bu ülkeleri ortaçağ koşullarından uzaklaşıyordu; hızlı siyasi, ekonomik ve sosyal değişimler başlamıştı. Bununla birlikte her ülke, tarım reformunun kendi başına bir çözüm olmadığını; her türlü arazi reformunun tam değerinin ortaya koyulabilmesi için eğitim, yönetim gibi değerlerin de reformlara eşlik etmesi gerektiğini anlamışlardı.
Anahtar Kelimeler:
Bu makale 2532 kez okundu