Özet
Türkiye, II. Dünya Savaşı’na katılmadı ve aktif tarafsızlık politikasını benimsedi. Bu politikanın gereği olarak hem Mihver Devletlerle hem de Müttefik Devletlerle ilişkilerini sürdürdü. II. Dünya Savaşı’nı Müttefik Devletlerin kazanacağının anlaşılması üzerine Türkiye, kurulacak yeni dünya düzeninde yalnız kalmamak ve Birleşmiş Milletlere kurucu üye olarak katılabilmek için sembolik de olsa Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etti. II. Dünya Savaşı boyunca tarafsızlık politikasını sürdürmek ve her iki tarafın da baskılarına rağmen savaşa girmemek Türkiye açısından oldukça zor bir süreçti. Ancak Türkiye için asıl zorluk II. Dünya Savaşı sonrasında Sovyet Rusya’nın taleplerine karşı koyabilmekti. II. Dünya Savaşı’ndan galip çıkmış olmanın da verdiği güçle harekete geçen Sovyet Rusya, 1925 yılında imzalanan ve her beş yılda bir yenilen Türk-Rus Dostluk Anlaşmasını yenilemeyi reddettiği gibi Türkiye’den toprak ve üs talebinde bulundu. Sovyet Rusya Türkiye’ye verdiği notalarla Boğazlardan üs ve Kars-Ardahan’ı istedi. Oysa Rusya, Montrö ile Boğazlarda; Brest Litovsk, Moskova ve Kars Antlaşmaları ile de Kars ve Ardahan’da Türkiye’nin egemenliğini kabul ve tescil etmişti. Bu süreçte Amerika ve İngiltere’nin de desteğini alan Türkiye, Sovyet Rusya’nın taleplerini reddetti; emellerinden vazgeçmesi halinde Sovyet Rusya ile iyi ilişkilerini sürdüreceğini belirtti ve egemenlik haklarını korumak için gerekirse savaşa bile hazır olduğunu ilan etti. Ancak Sovyet Rusya’nın emellerinden vazgeçmemesi Türk-Rus ilişkilerinin kopma noktasına gelmesine sebep oldu. Bu makalede Sovyet Rusya’nın Türkiye’den toprak ve üs talepleri ve bu taleplere karşı Türkiye’nin tepkisi arşiv belgeleri, resmi yayınlar, dönemin gazeteleri ve telif-tetkik eserler ışığında değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Sovyet Rusya, Türkiye, Boğazlar, Kars-Ardahan, II. Dünya Savaşı
Bu makale 46963 kez okundu