Özet
Bilindiği üzere, Rusya’ya ve onun Dünya siyasetindeki rolüne ilişkin tüm tartışmalarda, bu ülke ile Batı dünyası arasında derin ve önemli farklılıkların olduğu varsayımı verili bir durummuş gibi kabul görmektedir. Rusya’nın Bizans’tan aldığı Ortodoksluk tercihi ve uğradığı Moğol istilası nedeniyle Roma Germen hukuk düzeninin dışında kalmış olduğu yönündeki görüşler, bu varsayımın temel dayanaklarını oluşturmaktadır. Batı’da yaygın olan bu farklılık varsayımı aslında Rusya’da da kabul görmektedir. Batı’daki ‘Rusya’yı dışarıda tutma’ eğiliminin, Rusya’da Batı karşıtlığı biçiminde karşılık bulduğu söylenebilir. Rusya’daki Batı karşıtı görüşlerin gelişimi ise büyük ölçüde bu ülkenin sorunlu modernleşme sürecinin ürünüdür. Modernleşmenin yol açtığı sosyolojik ve psikolojik tepkiler, zamanla Rus siyasi yaşamında da önemli etkiler yaratacak olan Batı karşıtı hareketlere dönüşmüştür. Modernleşme ile gelenek arasındaki çatışmadan doğup, geliştiğini söyleyebileceğimiz çağdaş Rus düşüncesinde Batı ve onun değerleri, aslında hep önemli bir tartışma konusu olmuştur. Ancak kabul etmek gerekir ki, bu ülkedeki Batı karşıtlığı gerçekte soyut nitelikteki felsefi ve kültürel gerekçelere değil, maddi ve politik nedenlere dayanmaktadır. Zira Ruslardaki olumsuz Batı imajını pekiştiren ve bir anlamda ona meşruluk ya da geçerlilik kazandıracak birçok politik olaydan bahsetmek mümkündür. Çalışmanın amacı, Batı karşıtlığı olarak adlandırdığımız bu durumun çağdaş Rus düşüncesi içerisindeki düşünsel ve tarihsel gelişimini ortaya koyabilmektir.
Anahtar Kelimeler: Rus dış politikası; Rus modernleşmesi; Slavofilizm; Avrasyacılık; Marksizm.
Bu makale 3228 kez okundu