Özet
Soğuk Savaş sonrası süreçte bazı federal devletlerin çökmesi ve küreselleşmeyle birlikte devlet-vatandaş-millet ilişkisini belirleyen yeni tanımlamalara ihtiyaç duyulmuştur. Çünkü ulusal kültür ve alt kültür çerçevesini zorlayan yeni etnik ve ayrılıkçı milliyetçiliklerin, ırkçılığın, yabancı düşmanlığının yükselmesi; milliyetçilik sonrası süreçte hem ulusal hem de bölgesel ve küresel siyasette bir sorun haline gelmiştir. Ulusal kimlik, makro ölçekli ulusal devlet düzeni üzerine oturmuş uluslararası sistemde, sistemik olarak daha mikro ölçekli devlet dışı aktörlerin de önemli olduğu bir yapıya bürünmüştür. Böylece yeni rejim ve düzen; yeni uluslararası yapıda siyasette, ekonomide, demokrasi ve insan haklarını ön plana çıkaran tam liberalizasyona geçmeyi amaçlamıştır. Seçim sonrası süreçte Türkiye; sivil, siyasî, sosyal dinamiklerinin yardımıyla demokratik yapısını güçlendirmek için yeni bir anayasa hazırlamaktadır. Bu yeni sözleşmede, evrensel ve demokratik bir standardı sağlayarak, devlet-toplum-birey ilişkilerini etnik, ideolojik, dini-mezhepsel, cinsiyet ve her türlü ayrımcılığın önüne geçirerek çağdaş ve medeni yeni bir düzen oluşturmak istemektedir. Bizim bu makalede amacımız, Cumhuriyet’in erken dönemde, Osmanlı millet sistemi sonrasında, sivik-etnik milliyetçiliğin ötesinde farklı milliyetçilik türlerini tartışarak bir alternatif arayışıdır. Dönemin siyasî, sosyal ve kültürel çerçevesini betimleyerek -Turancılık, Pan-Türkizm, Misak-ı Millî, Anadolu Milliyetçiliği- gibi siyasî akımlara da kısmen atıflarla, Türkiye’nin ulus inşası sürecinde ulusal kimlik, laik devlet-toplum, ulusçuluk, vatandaşlık, milliyet gibi kavramları ele alarak yeni Türkiye ulus devlet modelinin tek, homojen bir millet, tek devlet, tek dil ve siyasî aidiyet oluşturmak için izlediği politikaları tartışacağız. Konuyu özellikle etnik ve sivil milliyetçilik bağlamında tartışacağız.
Anahtar Kelimeler: Milliyetçilik; Ulus Devlet; Türk Milleti ve Milliyetçilik; Etnik ya da Sivil Milliyetçilik; Ulus Devlet İnşası.
Bu makale 3482 kez okundu